SEYDİŞEHİR RAPORU - 5 I KARANLIK GÜNLER

            SEYDİŞEHİR RAPORU I 5

 

                Ali Naili Erdem daha sonra şunları söylemiştir:

Bugünkü genç nesil Yunan ve Rus mezalimini bilmiyor. Mezalim hareketleri kitaptan okumakla öğrenilemez. Zulmün içinde yaşanınca öğrenilir. Demokratik Cumhuriyeti bölücü faaliyetler yapanlar AP iktidara geldiği zaman görevlerinin başında olamayacaklardır. Demokrasiye ve Cumhuriyete düşman olanlar affedilmeyecek ve gerekli cezayı göreceklerdir. (15 Aralık 1976)

 

                KARANLIK GÜNLER

                Türk Metal Sendikası Genel Başkanı ve Türk-İş yönetim kurulu üyesi Mustafa Özbek, 8 Temmuz 1978 günü düzenlediği basın toplantısında şöyle diyordu:

                “Türk işçisi, işçi hareketi ve hür sendikacılık, tolu sözleşmeye geçtiğinden bu yana en karanlık günlerini yaşamaktadır. İşçilerin koruyucusu imajını yapa yapa siyaset yapanların hükümet olduğu son aylarda işçi kesimine daha çok imkanlar sağlanması beklenirken, tam aksine kamu kuruluşlarında işçiler toplu halde işten atılmaya başlanmıştır. Yasa dışı lokavtlar karşısında Başbakan Ecevit ve maalesef üst kuruluşumuz Türk-İş (Genel Başkanı Halil Tunç) tam bir sessizliğin içine girmişlerdir. Bu sessizlik öylesine tehlikeli boyutlara ulaşmıştır ki, İmar ve İskân Bakanlığı’nda memurluğa geçmek istemedikleri için işten çıkarılan 2000 kişinin, Köy İşleri Bakanlığı’nda politik sebeplerle sefalete itilen yüzlerce kişinin haykırışları karşısında kılı dahi kıpırdamayanlar bu ortamdan yararlanarak aramıza sızacak anarşi ajanlarının yapacağı olayların da sorumluluğunu taşıdıklarını bilmelidirler.

 

                SENDİKACILIĞA SON

                Mustafa Özbek sözlerini şöyle sürdürmüştür:

                Muhalefette iken bütün kamu görevlilerine sendika kurma ve toplu sözleşme hakkı vereceğini iddia edenler, bugün hükümettedir. Vaadlerinin tam tersine, sendika kurma hakkı bir tarafa, dernekler bile kapatılmaktadır.

                Başbakan Ecevit düne kadar partisinin seçim teminatı olarak gördüğü işçi hareketini bugün sorumsuzluk ile suçlamakta, bu hareketin disiplin altına alınacağından söz etmektedir.

İktisadi kamu kuruluşlarının yöneticileriyle yaptığı toplantıda Sayın Ecevit, toplu sözleşme talepleri karşısında kesin vaziyet alınmasını istemiş, devletin batacağından söz etmiştir.

                Oysa fiat hareketleri karşısında halkın ezilmesine aynı hassasiyet gösterilmemiştir. En iyimser araştırmalar bile, - Ecevit iktidarında- hayat pahalılığın yüzde 80 arttığını göstermektedir.

 

                KRALDAN FAZLA KRALCI

                Ecevit iktidarında, vergi kaçakçılığı önlenemediği gibi bir telefonla milyonlar kazananın üstüne gidilmemiş, işçi hedef seçilmiştir. Başbakan Ecevit’in bu açıklamasından sonradır ki, yaklaşık 500 bin kişiyi ilgilendiren çeşitli iş kollarında toplu sözleşme görüşmeleri bir anda çıkmaza girmiş uyuşmazlıklar birbirini kovalamaya, grev kararları işyerlerine asılmaya başlanmıştır. Genel müdürler, müdürler, başbakan Ecevit’e yaranabilmek için kraldan fazla kralcı bir tutum içine girmişlerdir

                Sosyal Sigortalar Kurumu gibi işçi yönetiminde bulunan kuruluş dahi, 20 bin işçi var iken, ilgili sendikanın sözleşme çağrısına “Bende işçi yok, onlar memurdur” demiş 275 sayılı yasayı açıkça çiğnemiştir.

 

                TUNÇ SANKİ HÜKÛMET UYDUSU

                İşçi hareketini kamu kesiminden koparmak isteyerek, her gün yeni bir oyun tezgâhlayanlar, bu cesareti bir ölçüde Türk-İş Başkanı Halil Tunç’tan almaktadırlar. Zira milliyetçi hükûmetler zamanında, her konuda genel grev tehditleri savunan Sayın Tunç, sanki hükümetin uydusu bir konfederasyon başkanıymış gibi garip demeçler vermiş, Ecevit’e duyduğu kişisel sevgi ve sempatinin esiri olmuştur. Başbakanın işçi hareketini disipline etme sözleri bile Halil Tunç’u daldığı derin uykusundan uyandıramamıştır.

 

                CHP İŞÇİ HALKLARINA SIRT ÇEVİRMİŞTİR

                8000 işçinin çalıştığı Seydişehir Alüminyum Tesisleri Grup Başkanlığı ile sürdürdüğümüz toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamamış ve uyuşmazlığa gidilmiştir. Kanunun öngördüğü uzlaşma kurulu teşkilinden sonra da bir anlaşma sağlanacağını sanmıyoruz. Zira, işveren çok katı bir tavır takınmış ve işçi haklarına sırt çevirmiştir. Bu işyerlerinde grev mutlak görülmektedir. 8 Temmuz 1978

 

                BEKARLAR LOJMANI OTOMATİK SİLAHLA TARANDI

                Türk Metal Sendikası tarafından yapılan açıklama şöyledir:

                “İşçinin alın teriyle oynamayı itiyat haline getirenler yeni dönem sözleşme çalışmalarımızın sürdürüldüğü şu günlerde bir takım oyunlar oynamak istemektedirler. Bunlardan birisi: 4 Ocak 1978 akşamı, bekâr işçilerimizin yatmakta oldukları lojmana yapılan silahlı saldırıdır. İşçilerimiz otomatik silâhlarla kurşunlandıktan sonra, bizim de asla tasvip etmediğimiz bir takım kanunsuz hareketler olmuş, bazı parti, dernek ve işyerleri tahrip edilmiştir. 5 Ocak 1978 gününden itibaren başta sendika başkanımız Süleyman Erdinç olmak üzere pek çok üyemiz tutuklanmış, birçok üyemiz de aranmaktadır.

                1 Mayıs 1976 tarihinde DİSK’in İstanbul Taksim meydanında düzenlediği mitingde çıkan olaylarda 39 kişi öldüğü halde, DİSK Genel Başkanı bir gün bile tevkif edilmemiştir. Ama sol mihrakların Seydişehir’de tezgâhladığı olaylardan haberi bile olmayan Seydişehir Merkez Şube Başkanımız Süleyman Erdinç hemen hapse atılmıştır. Bu olayların bir tertip olduğu aranan sanıkların listesindeki isimlerden de kolayca anlaşılmaktadır. Şöyle ki; İki yıl önce bir trafik kazasında ölen üyelerimizden Mustafa Altuğ, bir sene önce TOB-DER üyesi bir öğretmen tarafından öldürülen Mustafa Yiğit ve 6 ay önce askere giden pek çok üyemiz de sanık olarak aranmaktadır.

                Devlet, Millet ve İşçi düşmanları şunu iyi bilsinler ki, Türk Metal Sendikası bu oyunlara gelmeyecektir. Ne Seydişehir Şube Başkanımız Süleyman Erdinç’in, ne de diğer üyelerimizin iftira ve isnatlarla hapsettirilmeleri bizi kanunsuz eylemlere sevk etmeyecektir. Sabırla, azimle, cesaretle yeni dönem çalışmalarımızı sürdürecek, imanlı Türk işçisini hain zihniyetlere teslim etmeyeceğiz. 17.01.1978

 

                “SEYDİŞEHİR OLAYLARININ TERTİPÇİSİ BİZZAT SAVCI VE KAYMAKAMDIR”

                Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nde bir yıla yakın zamandan beri devam eden kanunsuz olayların son zamanlarda doruk noktasına ulaşması, işveren vekili, kaymakam ve Cumhuriyet Savcısı ittifâkı ile, Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası üyelerine karşı baskıların artması, 200’ü aşkın işçinin işten kovulması, bir o kadar işinin de suçsuz yere adliye-cezaevi arasında mekik dokutturması üzerine AP ve MHP Genel Merkezleri, Seydişehir olaylarını yerinde inceletmek üzere Seydişehir’e birer heyet göndermişlerdir.

                MHP Konya Milletvekili Agâh Oktay Güner yaptığı basın toplantısında şunları söylemiştir:

                CHP Hükûmeti devlet işletmelerinde işçi-işveren münasebetlerini, çalışma barışını perişan etmiştir. Bunun utanç verici bir örneği, bu hükûmet kurulduğundan beri Seydişehir’de sergilenmektedir. Seydişehir’de devleti temsil etmesi gereken Kaymakam ve Cumhuriyet savcısı, fabrikadaki grup amiri ve Belediye Reisi birlikte görevlerini suiistimal etmektedirler.

 

                SEFA KOYUNCU I TÜRKİYE GAZETESİ  - 20 MART 1980

 

Dosyalar