BAĞDAT’I SEVMİŞİZ

  

BAĞDAT’I SEVMİŞİZ

 

Bağdat bizi, Biz Bağdat’ı sevmişiz,

‘Aşığa Bağdat sorulmaz’ demişiz.

 

‘Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyâr’,

bulunmaz deyip, bir değer biçmişiz.

 

Eğer ‘Bağdat’a haberci lâzımsa,

giderim’ diye, sevinip gitmişiz.

 

‘Balın olsun, sineği Bağdat’tan gelir’

diye, kaliteyi târif etmişiz.

 

‘Bağdat Köşkü’nü de inşa eylemiş,

‘Bağdat hurması’ ile iftar etmişiz.

 

‘Bağdat Caddesi’nden, ‘Bağdat Yolu’na,

‘Bağdat poşusu’yla kervan çekmişiz.

 

‘Bağdat velileri’, deryâ her biri,

Himmetleri ile yola gelmişiz.

 

‘Bağdat kütüphâne’, ilim pınarı,

Bu pınardan âb-ı hayât içmişiz!

 

‘Bağdat gülü’nün şuh câzibesiyle,

‘Bağdat Kapısı’na’ gönül vermişiz.

 

‘Bağat Ulemâsı’ yolu göstermiş,

‘Bağdat kağıdı’nı aziz bilmişiz.

 

‘Aşığa Bağdat ırak değil’ diye,

Hâlis sevgiye bir ölçü getirmişiz.

 

‘Bağdat Kalesi’nin kapılarıdan,

Allah Alah diye çoşup, geçmişiz!

 

‘Bağdat Vâisi’ni tâyin eylemiş,

‘Bağdat ahâlisi’ kardeş demişiz.

 

‘Bağdat demiryolu’ bağlamız bizi,

‘Bağdat Paktı’ ile de perçinlemişiz.

 

‘Sora sora Bağdat bulunur’ demiş,

şaşırana adres târif etmişiz.

 

Dikkat, ‘Yanlış hesap Bağdat’tan döner!’

diye, hilebâzı ikâz etmişiz!

 

‘Bağdat Seferi’ni eksik etmemiş,

‘Bağdat hırsızı’nı hiç sevmemişiz.

 

‘Bağdat harap’sa, hem de gecikmeden,

‘Bağdat’ı imâr etmek’tir işimiz.

 

‘Bağdat Çölü’nü âbâd eylemiş,

yoluna Fırat’la Dicle sermişiz.

 

‘Bağdat istilâsı’ kahretmiş bizi,

yardımına koşup, asker vermişiz.

 

Bu değeri biz Bağdat’a vermişiz,

Bağdat bizi, biz Bağdat’ı sevmişiz!

 

(2004 I IRAK'TA KANLI ŞAFAK)