BU KAFA VE MONNA ROSA
Yazarımız, Sefa Koyuncu, Sezai Karakoç'un Monna Rosa'sına farklı bir bakış açısı getirdi:
"Asaf Halet Çelebi'nin Türkçe bir kitabına niye,
"Om Mani Padme Hum (1953)" adını verdiğini merak ettiğim gibi
Sezai Karakoç'un da Monna Rosa'sını hep merak etmişimdir
  		             Asaf Halet Çelebi'nin Türkçe bir kitabına niye, "Om Mani Padme Hum (1953)" adını verdiğini merak ettiğim gibi Sezai Karakoç'un da Monna Rosa'sını hep merak etmişimdir.
  	  		             Öğreniyorum ki, "Om Mani Padme Hum" kelimeleri, Asaf Halet Çelebi'nin, Budizm'e ait bir duayı anlattığı "Sidharta" adlı (saçmalık denilebilecek) denemesinde (bu tür vezinsiz kafiyesiz yazılara şiir demiyorum) geçiyor.
  	  		             Buna mukabil Çelebi,   Monna Rosa'ya benzer, aynı dönemde yazılmış bir aşk şiirinde sevgilisine ismiyle hitap ediyor; meselâ "Madonna'm" değil de, "Hümeyrâ'm" diyor: 
  	  		             Seni Çok Seviyorum 
  	  		             Ca(n)dan gülüşlerine, iste ömrüm vereyim 
  	  		             ist(i)yorum birlikte, mutluluğa ereyim 
  	  		             Buna (ç)âre var ise, belli ki sâde sensin 
  	  		             Öyle z(o)r ki târifi, sen yine de bilensin 
  	  		             Mahzûn (k)albde olursan tüm dertleri silensin 
  	  		             Âh nasıl (s)evmişim ki, râzıyım her cefâya 
  	  		             Erişirim (e)lbette, varlığınla sefâya 
  	  		             Aşkınla ka(v)rulmuşum, gel sen bana devâ ol 
  	  		             istikâmet b(i)linir, vuslâttan geçecek yol 
  	  		             Daha ne  söyli(y)eyim, her sey açık meydanda 
  	  		             Kiymetlisin d(o)ğrusu, Güneş`ten de Ay`dan da 
  	  		             Senden vaz geçe(r) miyim, buna ancak gülerim 
  	  		             Hümeyrâ`m ben uğr(u)na, ömrümü törpülerim 
  	  		             Olursan Gül-izârı(m), Allah`tan ne dilerim? 
  	  		                                             Asaf Halet Çelebi 
  	  		             Hiçbir iddiası olmayan Çelebi, bir kitabına "Om Mani Padme Hum" garip adını verdiği gibi, yukarıdaki şiirine "Seni Çok Seviyorum" yerine "Madonna" ya da "Anabel Lee" adını koysaydı ve sevgilisine "Hümeyrâ'm" yerine"Madonna'm-Anabel Lee'm " diye hitap etseydi belki de yadırgamazdık.
  	  		             Ama, Sezai Karakoç gibi güya İslâmî diriliş teorisyenliğine soyunan ve Müslümanlara "Çıkış Yolu" gösterdiği iddiasında bulunan bir kişinin şiirine başlık olarak "Monna Rosa"yı seçmesini hem yadırgar, hem de sebebini sorarız. 
  	  		             -Bir Müslüman, asıl adı Ayşe, Fatma vb. olan sevdiğine niye Monna Rosa başlıklı şiir yazar? 
  	  		             Monna Rosa, sizce de Mona Lisa gibi bir Hıristiyan motifini çağrıştırmıyor mu? 
  	  		             Nitekim internette yaptığım araştımada Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa'sı gibi  Dante Gabriel Rossetti'nin 1867'de yaptığı Monna Rosa ve yine William James Neatby'nin 1905'de yaptığı Monna Rosa isimli tabloların varlığını tespit ettim. 
  	  		             Yani, Monna Rosa, Hıristiyan sanatçıların Sezai Karakoç'tan 150 yıl önce kullandıkları bir motif. 
  	  		             Konuyla ilgili tespitlerimi 'mavizaman.com' sitesinde açtığım 'anti-monna rosa' linkinde yayınlıyorum. İlgilenenler, Monna Rosa adres ve resimlerine oradan bakabilir. 
  	  		             Sezai Karakoç, Diriliş dergisinde yayınladığı "Hatıralar"ında da (Diriliş, Haziran 1989), Monna Rosa'yı, 'gül, bülbül, Leyla' gibi mazmunları yeniden diriltme gereğini göz önünde bulundurarak kaleme aldığını yazıyor ve 1952'de yazdığı Monna Rosa'nın, modern bir Leyla ile Mecnun 'denemesi' olduğunu belirtiyor. 
  	  		             -Edebiyatımızdaki 'gül, bülbül, Leyla, Mecnun' mazmunlarını Monna Rossa ve benzeri motiflerle değiştirmeye çalışmanın mantığı nedir? 
  	  		             "Sezai Karakoç'un "Mona Roza"sı yıllardır şairinin pişmanlığını ve inkisârını içinde saklayan gizli bir metin gibi bir genç edebiyat okuru kesiminde yıllarca elden ele dolaşmış, sonunda özgün şekli alt üst edilmiş, dolayısıyla kendisini ören "efsane" tadilâta (tahrife mi demeliydik?) uğramış olarak, bir bakıma kolu kanadı yolunmuş bir biçimde Gün Doğmadan'a dahil edilmiştir..."
  	  		(Abdullah Kılıç, Kitap Zamanı, Sayı 12, 1 Ocak 2007) 
  	  		             -Şayet bu tespit doğruysa, Monna Rosa şiirini, yazılışından yıllar sonra
  	  		( Şiirler-IX Monna Rosa-Diriliş Yayınevi-1998) aynı isimle (üstelik) kitap olarak yayınlaması, nasıl açıklanacak? 
  	  		             MONA ROSA 
  	  		             Mona Rosa siyah güller, ak güller 
  	  		             Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak 
  	  		             Kanadı kırık kuş merhamet ister 
  	  		             Ah senin yüzünden kana batacak 
  	  		             Mona Rosa siyah güller, ak güller 
  	  		             Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
  	  		             İncir kuşlarının bakışlarında 
  	  		             Hayatla doldurur bu boş yelkeni 
  	  		             O sakin bakışlar bir su kenarında 
  	  		             Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
  	  		             Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa 
  	  		             Henüz dinlemedin benden türküler 
  	  		             Benim aşkım sığmaz öyle bir saza 
  	  		             En güzel türküyü bir kuşun söyler 
  	  		             Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa 
  	  		                                          Sezai Karakoç 
  	  		             Monna Rosa bulundu! 
  	  		             Ve internette hızla yayılan bir haber: "Muazzez Akkaya'yı buldum.
  	  		Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan Şair Sezai Karakoç'un dilden dile dolaşan şiiri "Mona Roza"nın kahramanı olan Muazzez Akkaya'yı buldu. Böylece edebiyat ve aşk tarihinin en önemli gizemlerinden birisi de çözülmüş oldu…". 
  	  		             - Şayet bu haberde bildirilen isim doğruysa (ki bildiğim kadarıyla tekzip edilmedi) şiire Muazzez Akkaya yerine Monna Rosa adı verilmesi ve Muazzez hanıma Monna Rosa diye hitap edilmesi, bir kültür fâciası değil de nedir? 
  	  		              -Sezai Karakoç'a verilen Kültür Büyük Ödülü, gençlerimizin 50 yıldır Batı kültürüne ait Monna Rosa motifiyle beyinlerinin yıkanması karşılığı mı? 
  	  		             Ve son bir soru: 
  	  		             -Bu kafa mı millete "Çıkış Yolu" gösterecek?
  	  		                   Sefa Koyuncu   BHD Haber - 12 Ocak 2007  
   ETİKETLER: 
            
             Muhafazakâr san’at
            
             kasım
            
             san’at
            
             1989
            
             ekim
            
             nun
            
             1993
            
             aralık
            
             1992
            
             1995
            
             filoloji
            
             huzur
            
             ağustos
            
             ocak
            
             1994
            
             teknoloji
            
             gelecek
            
             Üçüncü Yeni Nesil Akımı
            
             dil bilimi
            
             filolog
            
             üçüncü yeni akımı
            
             başyazısı
            
             muhâfazakar sanat
            
             üçüncü yeni
            
             muhafazakar
            
             Türkiye Gazetesi
            
             şair
            
             şiir
            
             sohbet
            
             gazetesi
            
             sanat
            
             edebiyat
            
             kültür
            
             sefa koyuncu
            
             yorum
            
             türkiye
            
             postası
            
             yazısı
            
             seydişehir
            
             gazetesindeki
            
             tarihli
            
             sefa
            
             bhd
            
             kitabına
            
             koyuncu
            
             haber
            
             diriliş
            
             asaf
            
             karakoç
            
             sezai
            
             rosa
            
             monna
            
             
            
          