BİR KERESTE TÜCCARININ ANILARI I BEYİN FIRTINASI
    	       Bir kereste tüccarının da anıları olur mu? Olsa ne yazar diye düşünüyor olabilirsiniz. “Herkesin bir hikayesi vardır”. Elbette vardır. Kereste tüccarının da, nalbantın da. 
    	       Kereste tüccarı deyince, askerde komutanlarının boyuncu dosdoğru tahmin edince; “Boyumuzu nasıl oluyor da bu derece doğru tahmin ediyorsun?” sorusuna, “Sivil iken kereste tüccarıydım” kategorisinde bir tüccar olduğumu söyleyemem. Esasen keresteden de hiç anlamam. Ama bir şekilde kereste tüccarı olduğumu ilerleyen dakikalarda ifade etmeye çalışacağım. 
    	       Çok zamandır şu okuduğunuz tarzda bir yazı kaleme almayı arzu ediyordum. İşte şimdi kısmet oluyor: Sene 2001, aylardan ocak, 1 numaralı gün başladım. 
    	Tarz dedimde, çıkrığı olan veya olmayan bir kuyuya urganla bir kova sarkıtırsınız. “Com!” diye bir ses gelmişse, kuyuda su vardır, kovayı doldurur, urganı bu defa yukarıya doğru kulaçlayarak çekersiniz. 
    	       Tarz dediğim işte buna benzer bir şey. Oltayla balık tutarken de aynı yolu izlersiniz. Ancak ikisi arasında biraz fark var. Oltayla balık tutarken bazen saatlerce bekler, bazen de eli boş, gönlü nahoş eve dönersiniz. Eve giderken pazardan balık satın alıp hane halkına “Bunları yakaladım” demek size göre değildir. Eğer öyle yaparsanız (varsa) afacanlar hileyi sezer, birgün karşınıza bir çanta dolusu banknotla gelip, “Bunlar keresteden imal ediliyor, ormanda buldum” deyiverir. Peşinden kapının önünde canhıraş bir siren sesi duyunca “evde acil hasta bulunmadığına ve ben ambulans çağırmadığıma göre bu herhalde polis, ya da jandarma olmalı” diye düşünürken, “balık yakalama hilesi” kafanıza “Dank!” eder mi, etmez mi orası size bağlı. 
    	        “Dank!” deyince, “Dan!” diyerek söze giren avcı fıkrasını hatırladım: Bir masa etrafındakiler konuşuyor, konuşuyor hep konuşuyor. Avcı da konuşacak, ama bir türlü söz söyleme fırsatı bulamıyor. Avcı bu birkaç kişiyi bir arada bulur da, “Havadan, karadan, uçandan, kaçandan, kazdan, ördekten, çulluktan, turnadan anlatmaz olur mu? Çatlayacak!
    	         “Dan!” der ve söze başlar: “Dan!” dedimde aklıma geldi, tavşan avına çıkmıştık…”
    	         Bizim arz veya uslup olarak düşündüğümüzü bu fıkradaki avcıya da teşmil edebilirsiniz. 
    	         Bu durumda bu kitabı okumakta hâlâ okumakta kararlı mısınız?
    	         Öyleyse buyurun: 
    	         Nasreddin hoca’ya, keçiboynuzu (Harnup) sevip sevmediğini sorarlar. “Bir dirhem bal için bir çeki odun çiğneyemem” cevabını verir.. 
    	         Bizimki de o hesap. 
    	         Bir çeki odun. 
    	         Belki bir dirhem bal da yok. 
    	         Odun derken söz yine keresteye geldi. Merter’de Keresteciler Sitesi’ni gezdim.. Hiç keresteci yoktu. Elektronikçiler, tekstilciler, otomobil acentaları vardı. Bazen görünüş veya ad insanı yanıltıyor. “Ne umdun ne buldun” derler ya! O hesap! Bir başka yerde, bilmem hangi kasabanın “yardımlaşma ve kalkınma” derneği yazıyordu. Orada kumar oynayıp, içki içildiğini, çıkan kavgalar üzerine oraya polis geldikçe anlardım. Sık sık kapısına kilit vurulur, mühürlenir çok geçmeden yine açılırdı. Tekrar kavga, tekrar polis. 
    	          Uslup ya da tarz konusunda bir de uçurtma geliyor aklıma. Uçurtmayı dengeli kurmak önemli. Yoksa havalanmaz. Salarsınız bumerang gibi geri döner, ya da yere çakılır. Elinizde bir mekik ip, salarsınız, salarsınız, salarsınız uçurtma yükselir. Haz alıyorsanız dinlenirsiniz; kırlarda temiz hava alırsınız. 
    	          Uçurtma bir telgraf teline, enerji nakil hattına veya bir ağaca takılarak kazaya uğrayabilir. 
    	          Ya da ansızın elinizden kurtulur gider. Ardından bakakalırsınız.. Tıpkı sahip olmadığımız, kıymetini bilmediğimiz nimetler gibi. 
    	          Atalarımız “Uslûbu beyan, ayniyle insan” buyurmuşlar. Bu da bize takdim ve ifade tarzının ne derece mühim olduğunu gösteriyor. 
    	          Yunus’un dediği gibi:
    	          “Söz ola kese savaşı, 
    	          Söz ola kestire başı.”
    	YARIM KALAN KİTABIN ÖNSÖZÜ I SEFA KOYUNCU I KONYA – 01.01.2001
  	
  	
  
 ETİKETLER: 
            
             koyuncu
            
             sefa
            
             sanat
            
             kültür
            
             şiir
            
             şair
            
             edebiyat
            
             yorum
            
             sohbet
            
             türk dili
            
             Türk Dili ve Edebiyatı
            
             dil bilimi
            
             Türkiye Gazetesi
            
             Üçüncü Yeni Nesil Akımı
            
             türkiye
            
             gazetesindeki
            
             seydişehir
            
             postası
            
             yazısı
            
             sefa koyuncu
            
             tarihli
            
             kütüphane
            
             Türk Edebiyatı
            
             nükte
            
             Güncel
            
             yazı
            
             rubâi
            
             gazetesi
            
             başyazısı
            
             muhâfazakar sanat
            
             İğnelik
            
             büyük
            
             türki
            
             türkçe
            
             muhafazakar
            
             üçüncü yeni
            
             ğneli
            
             üçüncü yeni akımı
            
             filolog
            
             gelecek
            
             teknoloji
            
             irak
            
             Muhafazakâr san’at
            
             Sözün Özü
            
             özlü söz
            
             nükteli söz
            
             
            
          