EVRENSEL BAKIŞ

EVRENSEL BAKIŞ

           

       Türk İslam kültürü, bütün dünyayı hayran bırakacak güzellikte ve zenginliktedir. Sanat ve edebiyatta evrenseli yakalamak işte bu güzellik ve zenginliği çağa orijinal bir uslupla sunabilmekten geçer. İslami edebiyatın hazinelerinde sörf yapan batılı yazarlar keşfettikleri mücevherleri işleyerek büyük başarılara imza atmaktadırlar. Paulo Chelco’nun Simyacı’sı bu tezimizi doğrulayan örneklerden sadece birisidir. Chelco, bir İslami menkıbeyi roman kurgusu halinde sunmakla evrensel başarıyı yakalamıştır.

       Richard Bach’ın “Martı” isimli eserinde de İslami edebiyattan esinlenme görülmektedir. Timur Han’ın, “mücadeleden vazgeçmeyen, defalarca tırmanarak sonunda engeli aşmayı başaran karınca” gözlemini hatırlatmaktadır.

       “Dondurulmuş Şeftaliler” adlı romanıyla 1999 planeta ödülünü kazanan genç İspanyol yaar Espido Freire, (Biri gerçekçi, sağduyulu, diğeri mistik ve üçüncüsübir çocuk) olan karakterleri ile İslami edebiyattan faydalanarak evrensele ulaşmaya çalışmıştır. Nitekim yazar bütünüyle İspanya’da İslami tesirin derin izlerinin varlığını bir mülakatta ifade etmektedir. Freire bu konuda şunları söylüyor: “İspanya’da kültürler çok iç içe geçmiş durumda. Yalnız Müslüman kültürünü ayırmak zor ama, halen günümüzde izlerini görebiliyoruz. Mesela Saragoza Fransa sınırına çok yakın bi şehir. Arap konstrüksiyonu var. Birçok mimari eserde görebiliyoruz. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Arap tesirini görebiliyoruz. Hemen hemen İspanya’nın bütününde var. İspanya’da dinler ve kültürler o kadar iç içe geçmiş durumda ki, ayırmak zor. Al-Meriya bir Arap kentidir. Burada senede bir kere sembolik bir bayram düzenlenir.”

       Evrensel duyguları yakalamak için farklı bir teknikle yazdığını belirten Freire, gazeteci-yazar Ekrem Kaftan’ın Doğu ve Batı kültürleri arsında mukayese ile ilgili bir sorusuna şu cevabı veriyor. “Her zaman felsefe ve din konularıyla çok ilgilendim. Üniversite yıllarında dinlerle ilgili olarak ders aldım. Çeşitli dünya dinlerini inceledim. Müslümanlığı, Budizmi, Taoizmi, Protestanlığı inceledim. Bunlarla ilgili derin araştırmalar yaptım. Bugün Katoliklik ve Müslümanlık içiçe geçmiş vaziyette ve hala bunun izlerini görebiliyoruz.”

       Her zaman dünya okurunu düşünerek yazdığın söyleyen Freire’in evrenselliğe ulaşmakla ilgili düşünceleri de şöyle:

     “ Yeni bir ses arıyorum. Diğer yazarların yazdıklarını kopya etmek istemiyorum. Onlar benim bir işime yaramıyor. Onları okuyorum ama onlardan yola çıkarak kendi tarzımı bulmak istiyorum. Bu sebeple farklı bir teknikle yazıyorum. Romanlarımı yazarken hiçbir zaman kendi okurumu düşünmedim. Her zaman dünya okurunu düşündüm. Her zaman dünya okurunun anlayabilmesini hedefledim. Roman (Dondurulmuş Şeftaliler) belli bir mekanda değil, benim hayalimde kurguladığım bir mekanda geçiyor. Yazma süreci çok uzun bir süreç. Bu zaman içinde çok farklı unsurlar iç içe giriyor. Bellibaşlı bir dönemi anlatmıyorum. Duyguları anlatıyorum ve bunlar evrensel duygular.”

       Henüz 25 yaşındaki Bilbaolu genç bayan yazarın ne kadar kalıcı olduğunu elbette zaman gösterecek. Ancak düşünceleri isabetli bir frekansı yakaladığını gösteriyor. Dünya okurunu düşünerek yazmak, farklı bir teknikle okuyucunun karşısına çıkmak evrensel kabul için yeterli kriterler değil. Dünyanın her yerinde yaşayan insanların duygu ve düşüncelerine hitap edebilecek temayı da bunlara eklemek gerekir. Nitekim Freire’de adı geçen romanında İspanya iç savaşından yola çıkarak “Savaşa hayır” diye özetleyebileceğimiz mesajlar veriyor.

       Kitap okumamakla suçlanan Türk halkının kendinden birşeyler bulduğu eserlere ilgi gösterdiği ve bu nevi eserleri yerli yabancı ayırımı göztmeksizin okuduğu bir gerçektir. Her alanda dünyaya açılma yolunda engelleri zorlayan Türk insanının evrensel mesajları değişik bir estetikle sunan kitaplara alaka göstermesi, edebiyatımızdaki kısırdöngünün aşılacağına işaret sayılabilir.

 

SEFA KOYUNCU I BHD HABER & MAVİ ZAMAN