İNSANLIK AYAKLAR ALTINDA
    	          Evet, "Roma Sadizmi Hortladı"; çünkü günümüzde Filistin, Afganistan, Irak ve Lübnan'da ve daha dünyanın birçok bölgesinde- özellikle Müslümanların yaşadığı ülkelerde- kan akıtmayı kronik hale getirenler ve işledikleri vahşet sahnelerini ekranların karşısına geçip  –purolarını tüttürerek- zevkle seyredenler, Roma'nın çocukları ve bugünkü temsilcileridir. 
    	          Vahşet, Batı kültürünün özünde vardır. Medeni ve kibar olmaları sadece görünüştedir; makyaj ve imajdır. Merhamet duyguları gelişmemiştir.Hayvanlara –özellikle köpeklere- olan ilgileri de bir tür aşağılık kompleksi ve vicdanlarını rahatlatma terapisidir. Batı ve Amerikan kültürü vahşette yamyam kabilelerine taş çıkartır. Bu eskiden de böyleydi, bugün de böyledir.
    	          Eski Yunan, Roma, Bizans dönemleri de bugünkü vahşetin bir benzeridir. Eski Yunan, Roma ve Bizans'ın torunlarından merhamet ve adalet bekleyen boşuna bekler. İnsanı insanlığından utandıran sadizmin öncüsü ise (Angıl ve Sakson) İngiltere'dir.  İngiltere, Osmanlı İmparatorluğunu yıkmakla bütün dünya insanlığına en büyük kötülüğü yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun târih sahnesinden çekilmesiyle dünyanın şirazesi bozulmuş, güç dengesi Roma sadistlerinin lehine değişmiştir.
    	          Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığından bu yana insanlık ayaklar altındadır. İnsanlık haysiyet ve şerefi ayaklar altındadır. Dünyada adâlet kalmamıştır. Osmanlının bıraktığı boşluk, kapanmak şöyle dursun gittikçe büyümekte, derinleşmektedir. 
    	          Birleş-me-miş Milletlerin zavallılığı 
    	          Adına güya Birleşmiş Milletler (BM) denilen teşkilatın da aslında bir dârülacezeden (âcizler evinden) farksız olduğu, Lübnan vesilesiyle iyice ortaya çıktı. Toplanıyor toplanıyor, ateşkes kararı alamıyor. Ateşkesi bırak, İsrail saldırılarını kınayamıyor. Birinin yaptığını öbürü bozuyor. Böylece insanlığın büyük ümitlerle kurduğu kerli ferli teşkilatta ayaklar altında sürünüyor. İnsanlığın kurduğu en büyük barış teşkilatı (BM) böyle şamar oğlanına dönünce, elbette ki insanlık da sürünmeye ve ABD-İngiltere-İsrail'in elinde oyuncak olmaya mahkum oluyor. 
    	          Müslüman Türkün en gaddar olanı bile İsrail-İngiltere-ABD üçlüsünün büyük bir soğukkanlılıkla işlediği cinayetleri işlemek bir yana; binde birinin işlenmesine daha göz yumamaz. Bizim ecdadımızın dünyaya hükümran olduğu dönemlerde adâletsizlik ve vahşet yoktur. Sivillere, kadınlara çocuklara, din adamlarına ve mabetlere dokunulmamış; savaşlarda ordular karşı karşıya gelmiştir.
    	          Asırlardır, uluslararası bir kural haline gelmiş bu târihi konsensüsü, önce Haçlı sürüleri, günümüzde de İngiltere-ABD-İsrail üçlüsü bozmuş, sivil asker ayrımı yapmadan insanların tepesine bomba yağdırmaya başlamışlardır. Bunu, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atmakla ABD başlatmıştır. Bugün de aynı yola müttefikleri İngiltere ve İsrail'le devam etmektedir.
    	          TBMM, tezkereyi reddederek, Irak'ta işlenen menfur cinayetlere, tarih ve kültür yağmasına Türk milletini ortak etmemekle en isabetli kararı vermiştir. 
    	          Vahşi Batılıların cinayet ve insanlığa hıyanetlerinin sonu gelmez. Ancak bu elbette böyle gitmeyecek, akıttıkları kanda boğulacaklardır. Zâlimin hasmı Allahü teâlâdır. Bunlara ne zaman ve nasıl bir bela musallat edeceğini ancak Kudret-i ilâhi bilir. 
    	          Gençlik olanlardan ibret almalı 
    	          Haksız yere bir ülkenin tepesine bombalar yağdırılmasını, kundaktaki bebeklerin, çocukların, gençlerin ve kadınların göz göre göre katledilmesini engelliyemiyorsak, bizler nasıl insanız? 
    	          - "Ört ki ölem" diyen, boşuna dememiş; ört ki ölem… 
    	          - Aynı duruma bizim veya başka bir ülkenin düşmeyeceğinin garantisi var mı? 
    	          - Maalesef yok! 
    	          - İsrail-İngiltere-ABD üçlüsü yakıp yıkacak, dünyanın geri kalanı seyredecek; öyle mi? 
    	          - Gençler, bu dehşet verici tabloyu iyi kavramalı ve kalbinde Allah korkusu taşımayandan her türlü kötülüğün gelebileceğini anlamalısınız. 
    	          - İnsanlık bunlar yüzünden ayaklar altındadır. Memleketimizde yer yer görülen gayrı insanî davranışların müsebbibi de Batı kültürüdür. Müslümanlığın kuvvetli olduğu dönemlerde bir çocuğa, kadına kıza sokak ortasında saldırmak, sarkıntılık etmek mümkün müydü? Şimdi ise eli bıçaklı birinin kovaladığı bir kadın, imdat isteyip bir iş yerine sığınıyor. Oradaki beyler, kadına yardım edecekleri yerde kaçıp, câninin kadını öldürmesini seyrediyor. Demek ki bizde de Yunan, Roma ve Bizans kültürü etkisini gösteriyor ve yavaş yavaş insanlık ayaklar altına alınıyor. 
    	          - Ahmak Tanzimatçılar ve İttihatçılar da ömürlerini bizi, bu vahşi Yunan ve Roma bozuntularına benzetmeye çalışarak geçirdiler.
    	          Paris'i görmeyeni adamdan saymadılar.O alçak Fransa'nın (Frenkler) ise bu millete yapmadığı kötülük kalmadı. Ahmaklıkları sadece bundan da ibaret değil, düşmanla el ele verip, insanlığın medarı iftiharı ve medeniyet âbidesi olan Osmanlı'yı yıktılar.
    	          Bu ihanetlerini de gençliğe bir marifetmiş gibi sundular. Gençliği ecdadına düşman etmeye kalkıştılar. Halbuki medeniyet ve insanlık ancak ve ancak Müslümanlıktadır. Yeryüzünde İslâmiyetten başka, iyi insan yetiştirebilecek ikinci bir sistem mevcut değildir.
    	          Osmanlı ise bu sistemin şahikasıdır.
    	          - Gençlik bütün bu olan biteni iyi tahlil etmeli, târihine ve dinine dört elle sarılmalıdır. Müslüman Türk gençliği, dinine sımsıkı sarılmakla hem insanlığını muhafaza edecek, hem de insanlıkta bütün dünyaya rehberlik edecektir. Mayasında bu haslet mevcuttur.  
    	          - Buraya kadar okuduklarınız, sizde, bütün bunların afâkî düşünceler olduğu,mevcut problemin çözümüne pratik bir fayda sağlamadığı fikrini çağrıştırdıysa; meselenin asıl çözümünün yüzeyde değil, derinlerde yattığını söyleyeceğim.   
    	          -Lübnan krizine öyle veya böyle bir çözüm bulunsa bile "şefkatle vahşetin", "insanlıkla yamyamlığın", "aydınlıkla karanlığın" mücadelesi sürecek; kısaca "medeniyetler çatışması" devam edecektir. 
    	          - Köklü çözüm ise ancak adâletin zulme galebesi ile mümkündür. 
    	Sefa Koyuncu  BHD-12 Ağustos 2006
  
 ETİKETLER: 
            
             insanlık
            
             ayaklar
            
             altında
            
             bizans
            
             birinin
            
             dünyanın
            
             lübnan
            
             olan
            
             vahşet
            
             gençlik
            
             nsanlik
            
             12
            
             2006
            
             aynı
            
             ki
            
             olduğu
            
             bugün
            
             dünyaya
            
             edecektir
            
             elbette
            
             daha
            
             merhamet
            
             mevcut
            
             medeniyet
            
             Müslüman
            
             kültürü
            
             toplanıyor
            
             kurduğu
            
             sefa
            
             koyuncu
            
             tarihli
            
             gazetesindeki
            
             yazısı
            
             seydişehir
            
             postası
            
             türkiye
            
             yorum
            
             sefa koyuncu
            
             gazetesi
            
             kültür
            
             sanat
            
             edebiyat
            
             sohbet
            
             şiir
            
             şair
            
             Türkiye Gazetesi
            
             muhafazakar
            
             üçüncü yeni
            
             başyazısı
            
             muhâfazakar sanat
            
             üçüncü yeni akımı
            
             filolog
            
             gelecek
            
             dil bilimi
            
             Üçüncü Yeni Nesil Akımı
            
             ağustos
            
             1994
            
             ocak
            
             huzur
            
             filoloji
            
             1995
            
             teknoloji
            
             1992
            
             aralık
            
             nun
            
             1993
            
             ekim
            
             mayıs
            
             1989
            
             san’at
            
             kasım
            
             1990
            
             Muhafazakâr san’at
            
             temmuz
            
             1991
            
             Güncel
            
             duyguları
            
             dârülacezeden
            
             dönemleri
            
             dönünce
            
             dünya
            
             dünyâda
            
             değişmiştir
            
             din
            
             dir
            
             dokunulmamış
            
             dursun
            
             ecdadımızın
            
             ekranların
            
             elinde
            
             eskiden
            
             
            
          