KOMÜNİZM TEHLİKESİ ÜZERİNE

KOMÜNİZM TEHLİKESİ ÜZERİNE

 

                İster sosyalizm, ister cumhûrriyet densin, istek demokrat ismi verilsin, hatta ister kralcılık kürküne bürünsün, komünizm her yerde ve her ânda kendisini belli eden bir rejimdir. Aslında Rusya’nın adı; “Sovyet Sosyalist Cumhûhiyeti”dir. Bu isimde komünizmin bir harfi dâhigeçmiyor. Komünist Doğu Almanya’nın adı: “Demokratik Almanya Cumhûrriyeti” bulunuyor. Yugoslavya’nın adı: “Federal Cumhûrriyet”, Kızın Çin’in, Bulgaristan’ın, Macaristan’ın, Polonya’nın hulâsa komünist her ülkenin adı, bir başka cumhuriyettir.  Komünizm, dünya insanlığı için o kadar tehlikeli bir mânâ ifade etmektedir ve içine düşenler bu rejimden öylesine nefret duymaktadır ki, bizzat komünistler dahî, bu isimden kaçınmakda ve kendi devlet ünvanlarına, hür devletlerin adlarını takıştırarak kamufle etmek ihtiyâcını duymaktadırlar.

                Komünizm üzerine hangi kürkü giyerse giysin, bir parça aralanınca altından kızıllığı derhâl beliren bir rejimdir. Komünizmi, böyle ilk bakışta belirten damgası nedir? İşâret edelim: “Komünizmin tek ve mümeyyiz vasfı ‘Devletçilik’ ve ‘ Din düşmanlığı’dır. Her şeyin ve her işin devletleştirildiği Müslümanlara gerici, yobaz denildiği ülke, ismi ne olursa olsun, komünist bir ülkedir. Bir memleket devletçilikten ne kadar uzaklaşır, Allah’a ve Peygambere saygı gösterirse o memleket, komünizmden o kadar uzaklaşmış demektir. Devletçilik ve din düşmanlığı, komünizmin gerçek ismidir.

                Aşırı devletçiliği getirmek ve mekteplerden din derslerini kaldırmak isteyenlerin gayeleri memlekete komünizmi yerleştirmektir. Komünizmin ilmî adı: Herşeyin devletleştirilmesi, kollektivite ve din düşmanlığıdır. Herşey devletleştirildikten sonra “Allahsızlar Cemiyyeti” kurulur ki, böyle bir saati kurmak, iki saatlik iştir.

                Komünizmi, ona ait herşeyi, en küçük fırsatlardan fâidelenerek, zararsız hâle getirmelidir.

                Komünizme karşı elele birleşmek, teşkilatlanmak, parçalamasına göz yummamak lâzımdır. Komünistlere selâm vermekle, yüzlerine gülmekle, kitâb, gazete ve dergilerini almakla, vitrinlerinde teşhir etmekle, satmakla, dergi ve gazetelerini ilânlarla beslemekle onun satırı bilenmektedir.

                Çar da, sinsi Rus komünistlerini sarayına davet eder, iltifatlarda bulunur, sofrasına alır, fikirlerini dinlerdi. Amma ihtilâl olunca, o dostlar, Çar’ı, Çariçeyi, çocuklarını, torunlarını, kundaktakilere varana kadar boğazladılar.

                Komünizmde anlayış, vefâ, insanlık, merhamet, imân ve insaf yoktur. Komünnist, Allahla, vicdanla, ahlâkla beraber olanların düşmanıdır. O, bu gibi insanî duyguları, hastalık, budalalık, rejimine ve prensiplerine hiyânet saydı! Parolası (Parçala, sonra yut) oldu.

                Komünizmin şerrinden korunmak için formül tekdir:

                Ona kendi usulleriyle, yani kuvvetle saldırmak, suratına tükürmek, yumruğu tepesinden eksiltmemek ve onu böylece, nâmuslu insanlardan ayırmak, kızıl lekeli suratıyla yalnız ve ortada bırakmaktır.

                Rus ihtilâli elliiki milyon insan boğazlamıştır ki, bunun kır milyonu tarım ve fabrika emekçileridir. (Toprak dağıtacağım, işletmelere ortak edeceğim) diye gelmiş, fakîr köylünün birkaç dönüm tarlasını, yoksul işçinin kulübesini ellerinden almış, dîni imânı olanları, Allah diyenleri öldürmüştür

                Kızıl ihtilâl, işçi iktidârı nâmı altında, işçileri yiyen doymaz bir can vardır! O, öyle bir katliâm ve yağmadır ki, bu katliâm ve yağmayı yapanlar dahi katliâm ve yağmadan kurtulamazlar.

                Cana, mala, ırza, dîne, îmâna karşı başlayan kin, insanlığa karşı beslenen sadizme çevrildi ve başlarındaki bir avuç zâlimin plânları hesabına çalışmağa başladı. O zaman nasıl aldatıldıkları anlaşıldı. Amma iş işden geçmiş oldu.

                Gizli Komünist Partisi’nin tüzüğünün dördüncü maddesi aynen şöyledir:

                “Komünist Partisi, Emperyalizmin yerli uşaklarının, toprak, fabrika, binâ sâhiplerinin, esnaf ve tüccar burjuvalarının, bütün dindarların, onların ruhban ve ülemâsının, çalışan ve emekliye ayrılmış bütün subay, polis ve memurun, hülâsa ihtilâl safları dışında kalanların barışmaz düşmanıdır.”

                Lenin’in ihtilâl parolası da şudur:

                “Aktif elemanları, en kısa zamanda mümkün olduğu kadar çok öldürün ki, bize az iş kalsın.”

                Görülüyor ki, boğazlanması gerekenler dışında, yüzde yüz selâmetde kalanlar sâdece kendileridir, kızıl yöneticilerdir.

                Lenin’e göre, (Kızıl iktidarın yaşaması için, Kızıl ihtilâlin devâmı şartdır. Sonu gelmez işçi katliamlarının, rejim temizliklerinin sebebi budur. Kızıl Çin’de bu her temizlemede üçyüzbin emekçi kurşunlanmaktadır. Bu cinâyetler, din düşmanı, Allah’a ve kıyâmet gününe inanmayan bir zümrenin baskısı ile işlenmektedir.

                Rusya bugün ne seviyeye gelmiştir? Halkının mutluluk derecesi nedir? Gibi soruların cevâbları verilmeden “Adamlar fezâda geziyor” diye kestirip atmak, dar görüşlülük olur. Bir zamanlar, Mısır’daki ehramlar da, devrinin şâheseriydi. Müstebid bir azınlığın, kaprislerini tatmin için, milyonlarca insanın kan ve cesetleri üzerine kurulan, işçinin, emekcinin elinden alınan paralarla yapılan eserleri, başarıları, toplum seâdetinin hedefi olarak gösterebilir miyiz? Vâsıtaları,  hayâtın gâyesi gibi göstermek, hayâtın kendisine ihânet olur.

                Bâzı yazarlar ve bâzı kimseler, acaba yazdıklarının ve söylediklerinin yüzde birini, hasretini çektikleri komünistlikde ağırlarına alabilirler mi?

                Gençler! Saf gönülleriniz, temiz ruhlarınız, bu yaşlarınızda, böyle hayâlî yarların büyüsüne kapılmağa gayet müsâittir. Fakat, sonra pişman olursunuz!

 

SEFA KOYUNCU I 12.11. 1978 – İSLÂM’A HİZMET’DEN…