OSMANLI SOYKIRIMI - Haber Revizyon Dergisi - Nisan 2014

OSMANLI SOYKIRIMI

 

Bizim ecdâdımız, Hanedan bedduasından korkardı

BM kriterlerine göre Ermeni tehciri soykırım değil ama Hanedan sürgünü soykırımdır.

Osmanlı Hanedanı’na reva görülen uygulama gerçekten akıl alır gibi değil. “Dram” denildi, “trajedi” denildi, “zulüm” denildi.

Ben de çıtayı biraz daha yükselterek, “soykırım” diyorum. Maksadım, olayın vehâmetine dikkat çekmek; Oğuz Hân’ınahfâdı olarak, bu aziz coğrafyayı kanları, canları pahasına bize yurt edinen ecdâdın uğradığı haksız muamelenin ağır vebalini hatırlatmaktır.

Neden mi “soykırım” dedim?

 

Birleşmiş Milletler, soykırım tarifine bakalım:
“BM’nin 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne göre ise soykırımın tanımı 6. maddede yapılmaktadır. Bu maddeye göre soykırım, bir milletin, etnik, dini bir grubun veya bir ırkın tamamını veya bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan, aşağıdaki davranışlardır:

(1)Grup üyelerini öldürmek;

(2) Grup üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek;

(3) Grup üyelerini bilerek tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşa götürecek yaşama şartlarına tabi tutmak;

(4)Gruptaki doğumları kasıtlı olarak engellemek;

(5)Grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek.

 

İşbu BM kriterlerini ve çıkarılan bir kanunla sürgün edilen Osmanlı ailesinin başına gelenleri incelerseniz, siz de benim gibi olaya “soykırım” demekten kendinizi alamazsınız.

Ha bu arada, bu tespitlerimizi Ermeni diasporası kendine yontup asılsız iddiaları için payanda yapmaya kalkışmasın! Zira,Osmanlı soykırımı vardır, Ermeni soykırımı ise yoktur!

 

Konuyu çok iyi araştırmış ve iki kitap çalışması yapmış bir yazar olarak, Ermeni soykırımının olmadığını üç maddede özetleyebilirim:

 

1 - 24 Nisan 1915 tutuklamaları, Birinci Dünya Savaşı şartlarında düşmanla iş birliği yaptığı tespit edilen Ermeni çete elebaşlarını nihânetini önlemek içindir ve meşrudur.

 

2 - 27 Mayıs 1915’de çıkarılan “Tehcir Kanunu”, savaş şartlarında devletin ülke savunması için gerekli gördüğü bir kısım Ermeni vatandaşını, yine kendi toprakları içerisinde güvenli bölgelere nakletmesidir ki meşrudur, dünyada örnekleri vardır.

 

3-- Daha da önemlisi, Osmanlı’nın hiçbir surette Ermenileri kısmen veya tamamen “yok etme kasdı” tespit edilememiştir ki, bu da olayın “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğini gösterir.

 

Osmanlı sürgünü ise savaş şartları dışında cereyan eden bir keyfiyettir. Bu nokta önemlidir. Hanedan’ın sürgün edilmesini ön gören 3 Mart 1924 tarihli kanun, savaş bittikten sonra çıkartılmıştır. Cumhuriyet ilân edilmiş, dönemin heyet-i vükelâsı Meclis’te konuyu tartışarak Osmanlı Hanedanı’nı sürgün etme kararı almıştır. Yurt dışına çıkarılan Hanedan üyelerinin akibetleriyle ilgilenilmemiş ve âdeta ölüme terk edilmişlerdir ki, bu, yüce milletimizin omuzlarına yüklenmiş oldukça ağır bir vebaldir.

 

1943’de vefat eden büyük İslâm âlimi Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki: “Biz Sultan Aziz’in ahını çekiyoruz. Sultan Hamid’in ahına daha sıra gelmedi. Biz bu Hanedan’a yapılan zulme kayıtsızlığımızın cezasını çekiyoruz. Hanedan bedduası müthiştir. Bizim ecdâdımız, Hanedan bedduasından korkardı.”

 

Dileyelim, Allahüteâlâ bu ağır vebalden, milletimizi bir an önce kurtarsın!

 

Dosyalar