RUM AĞZIYLA KONUŞMA! - BHD Haber - 02 Şubat 2006

RUM AĞZIYLA KONUŞMA! 

 

-Türk filmlerinde Rûm, Ermeni ve Yahûdi karakterler vardır.

-Bu tipleri canlandıran ya da seslendiren sanatçılar, Rûm, Ermeni ve Yahûdi azınlıkların konuştukları Türkçeyi taklîd ederler.

- Bu azınlıkların konuştuğu Türkçenin en bilinen özelliği ise uzatmalı kelimeleri kısaltarak söylemeleri ve bâzı harfleri yutmalarıdır.

- Eskiden Rûm, Ermeni ve Yahûdi azınlıklar, kendilerine has Türkçeleriyle dikkat çeker ve yadırganırlardı.

- Şimdi ise bu konuşmalar dikkat de çekmiyor, yadırganmıyor da!

- Çünkü hepimiz Rûm, Ermeni ve Yahûdi azınlık Türkçesiyle konuşur, yazar olduk!

- Artık biz Türkler de uzatmalı kelimeleri kısaltıyor, kısaltmalı kelimeleri uzun söylüyor, inceltmeli ve kesmeli kelimelere dikkat etmiyor, azınlıklar gibi bâzı harfleri yutuyoruz!

- Bu, kültürümüzün resmen iflâsıdır!

- Bu, azınlığın, çoğunluğu teslim almasıdır!

- Bu, felâketlerin en büyüğüdür!

İsmâil Hâmi Dânişmend'in ifâdesiyle, "Bu telaffuz fâciasının tesiri yeni nesiller üzerinde günden güne artmakta olduğu için, Türk dilinin geleceği artık tehlikede demektir.

Milletin de milliyetin de en önemli temel taşı dildir. Dilin yıkılması düşman istilâsından bile beterdir. Çünkü istilâya uğramış milletler günün birinde canlanabilir ammâ, dilini kaybetmiş bir millet için artık canlanma ihtimâli yoktur ve bu târihî bir hakîkâttir!"

12 Nisan 1967'de vefât eden târihçi-türkolog İsmâil Hâmi Dânişmend, Târihî Hakîkâtler isimli eserinin ikinci cild, 380'inci sahifesinde Türkçenin Rûm, Ermeni telaffuzunun etkisi altına girdiğini şu sözlerle açıklamaktadır:

"Yeni yazımızda uzatma işâreti olmadığı için, şimdi burada uzun seslerini çift harflerle ifâdeye mecbûr olduğumuz şu birkaç kelime, lisânımızın yazı ve imlâ buhrânları yüzünden ne fecî bir telaffuz bozukluğuna uğramış olduğunu bütün çirkinliğiyle göstermeye kâfidir  zannederiz: "Eczaahaane" kelimesi "Eczane", "Hastahaane" kelimesi "Hastane", "Postahaane" kelimesi "Postane", Dershaane" kelimesi "Dersane", "Hükûumet" kelimesi "Hükümet"; "Te'yiid" kelimesi "Teyit", "Haa!" kelimesi "Ha!" ve "kaabil" kelimesi de kısa a ile "kabil" şeklinde yazılıp Rûm ve Ermeni telaffuzlarıyla okunmaktadır. 

Buna karşılık "azamet" kelimesini de "azaamet" şeklinde okuyanlar vardır. Üniversite tahsilini bitirp hayâta atılmış bir Türk gencinin ağzından bizzat işittiğim şu söz, zavallı Türk dilinin ses bünyesine acabâ nasıl sığdırılabilir:

-Halimiz çok haazin!

Bu telaffuz fâciasını duyunca, yazı ile imlâ bakımlarından "Haalimiz"in hakîkâten çok "haziin" olduğunda tereddüt etmeye artık imkân mı kalır?"

- Bu yazının kaleme alınmasından sonra, aradan geçen elli yıl içinde hepimiz İsmâil Hâmi beyin, telaffuzunu ayıpladığı, "Halimiz çok haazin!" şeklinde Rûm ve Ermeni ağzıyla konuşan gence benzemedik mi?

 

'Rûm Türkçesi'yle olmaz!

"Rûm Türkçesi" deyimi, Milliyet Gazetesinin 18 Mart 2000 târihli nüshasındaki bir haberle literatürümüze girmiş oldu.

"Rûm Türkçesiyle olmaz" başlıklı haberde şu bilgiler yer alıyor:  

"KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Avrupa Birliği Komisyonu'nun, Kıbrıs Rum Kesimi'ne, AB müktesebâtının Türkçe'ye tercüme edilmesi için 3 milyon Euro sübvansiyon vermesine sert tepki göstererek, "Hukûki mevzuatın tercümesi uzmanların işidir. 

Bu uzmanlar Türkiye'de var" dedi.

Denktaş, yaptığı açıklamada, konuyla ilgili olarak AB nezdinde girişimde bulunduklarını ve itirâz ettiklerini belirterek, "Mevzuat Türkçe'ye çevrileceğine göre, bunun yeri ya KKTC, ya Türkiye olmalıdır" diye konuştu. Denktaş, "Rum tarafında yapılacak bir çeviriyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını, bunun yeniden her şeyi satır satır gözden geçirecekleri anlamına geleceğini" söyledi.

-Rûm Türkçesi bizi olduğu gibi, Kıbrıs Türklerini de fenâ etkilemiş. İnternetteki Kıbrıs Postası forumunda, "Yau gene yazardı bunlar. Görmen ama nerden yazar adam? Bizim muatabımız Kıbrıs halkıdır. Yani Kıbrıs'ta yaşayan buranın insanlarıyla olmalı bizim görüş ve fikir alışverişimiz. Aslından biz karar vereceyik geleceğimize. Burada yaşamayanlar değil!"  şeklinde Rûm Türkçesiyle yazan Kıbrıslı gence, Türkiye'den bir genç şu karşılığı veriyor: "Önce dogru dürüst türkce konusun türkcenin hic bir sivesinde lehcesinde be bay diye hitap yoktur. Bana ingiliz aksanıyla rum terimleriyle konuşmayın!"

- Kıbrıslı gençten cevap gecikmiyor:

"Kıbrıs Türkçesi'nde var arkadaşım! Artık öğrenmiş oldun sanırım! Kıbrıs Türkçesi için sarfettiğin akıl almaz sözlerin için de seni şiddetle kınıyorum.

Bu kültürümüze yapılan çirkin bir saldırıdan başka birşey değildir.

Konuştuğumuz Türkçe de Kıbrıs Türkçesi'dir. Kültür mirasımız arasında bulunan Kıbrıs Türkçemizle de gurur duyuyoruz. Bunu böyle bilin!"

- Atışma devam ediyor:

"Bırakın bu palavraları konuştuğunuz dil bir zamanlar türkceymiş . Kullandığınız kelimeler rumca üstelik ingiliz gremeriyle konusuyorsunuz bu kültür falan degil bozulmuş bir dilin cırpınışları...

Bandabulya, sillarga, bulli, gancelli, bus, ayrelli, kolakas, bullez bunların hangisi türkce söyleyin ... Önce türk dilini iyi araştırıp öğrenin siz rum dili ve ingiliz dili karşısında asimile olmuş bozulmuş bir dil kullanıyorsunuz".

- Bir karşılaştırma yaparsak, aslında Türkiye'deki gencin de Kıbrıs'daki gencin de konuştuğu ve yazdığının birbirinden farksız olduğu, ikisinin de Rûm aksânı kullandığı görülür!

 

Her yer Selim Nâşid kaynıyor!

Yılmaz Çetiner, 4 Eylül 2000 târihli Milliyet Gazetesindeki köşesinde Selim Nâşid Özcan'ın ölümü üzerine yazdığı yazıda, Selim Nâşid'in hiç beklemediği bir sırada, sık sık kendisine telefon ettiğini, bir haberi veya yorumu konuştuklarını belirterek, "Arnavut taklidi, Karadenizli taklidi, Rum, Ermeni taklidi, Yahudi taklidini Naşit gibi hakkını vererek yapan yoktu. Biliyorum, artık Selim herhangi bir saatte telefon edemeyecek, sesini telefonda olsun duyamayacağım!" diye hayıflanıyor.

- Dostluk, ölüm hassas ve ayrı bir konu, ancak, Yılmaz Çetiner, Arnavut, Rûm, Ermeni, Yahûdi Türkçesi taklîdi duymak istiyorsa hiç üzülmesin, artık her yer Selim Nâşid kaynıyor!

- Hem de taklîd falan değil, Türkiye'de artık tabiî olarak Rûm, Ermeni Türkçesiyle yazılıyor ve konuşuluyor!

 - Günlük hayâtında hemen herkes, Rûm, Ermeni azınlıklar gibi uzatmalı, inceltmeli, kesmeli kelimeleri hiç dikkate almadan düzbastı konuşuyor, imlâ işâretlerini kullanmadan yazıyor!

- Dilimiz, kültürümüz azınlıkların esâretine girmiş bulunuyor!

- Hasımlarımız muhârebe meydânlarında yapamadıklarını, dil ve kültür yoluyla çoktan yaptılar!

- Bu felâketi, "aydın" yaftalı "karanlık" insanlar ve okumuş etiketli "kara câhil, ahmak" kişiler eliyle tezgâhladılar!

- Bu kötü gidişe "dur" denilip, dil ve kültürde özümüze dönmezsek ne Türkçe, ne de Türk kalacak!

- Bizi, kenarına kadar getirildiğimiz uçurumdan ancak Osmanlı Türkçesine sâhip çıkmak kurtarır.

- Behemahâl okullarımızda Osmanlı Türkçesi öğretilmeye başlanmalıdır!

- Osmanlı Türkçesi, binlerce yıllık köklü birikimin neticesidir.

- Armonisi en zengin, en kibâr, en âhenkli ve en tesirli lisân Osmanlı Türkçesidir.

- Sen, sen ol! Şanlı ecdâdından mirâs kalan muhteşem kelimelerden bir tânesini bile fedâ etme!

- Yazarken de, okurken de, konuşurken de uzatmalı, inceltmeli ve kesmeli kelimeleri hakkını vererek kullanmayı ihmâl etme!

- Uzatma, inceltme ve kesme işâretleri kaldırılarak, Türkiye Türkçesi, gün geçtikçe "Rûm Türkçesi"ne dönüşmektedir!

- Bu fâciaya karşı durmak, Türkçenin ve Müslümân Türk'ün vâr olma kavgasıdır!

Vatandaş! Bu coğrafyadan tamâmen silinip, kısa yoldan târihin derinliklerine gömülüp gitmek istemiyorsan, Osmanlı İstanbulu Türkçesiyle konuş!

- Rûm ağzıyla konuşma!

 

Sefa Koyuncu BHD Haber -  02 Şubat 2006