TÜRKÇE’Yİ ÖĞRENMEK

SATIRLAR ARASINDA I TÜRKÇE’Yİ ÖĞRENMEK

 

                Bir Edebiyat fakültesi düşünün ki, Türk Dili ve Edebiyâtı bölümünde bir profesörümüzün (Prof. Muharrem Ergin) “Türk Dilbilgisi” kitabı okutuluyor. Okutuluyor ancak, kitaptâkî “sâdâ” kelimesi “ötüm”, sıfat kelimesi “önad”, zamir kelimesi “adıl” edat kelimesi “ilgeç”, rabıt kelimesi “bağlaç”, zarf fiil “ulaç” şeklinde değiştiriliyor.

                Okutuluyor amma, zarfa “belirteç” ve fiilde “eylem” denilerek. İsime “ad” demezse, fiile “eylem” demezse talebe not alamaz.

                İmtihanda hocanın verdiği metinde “belgisiz adıl”, “sayı önadı”nı, “eylemsi”yi, “belirsiz belirteç”i bulamazsa sınıfı geçemez. Maazallah, mezkûr “yeni sözcükler” yerine malum ve muhteşem kelimeleri sıralayıp, sıfat, zamir, isim, rabıta deyiverirse, Haziran, Eylül ve Ekimi boyladığı gibi, terki mektep eylemesi de ihtimal dahilindedir.

 

                Aynı fakültenin adı geçen bölümünde Osmanlıca, Farsca gibi derslerin bulunduğunu da hatırlatırsak, talebenin içinde bulunduğu halin vehameti daha iyi anlaşılır. Osmanlıca okuyacak, Farsca öğrenecek, Türkçe öğrenecek; hepsi iyi de bütün bunların yanında uydurukçayı nasıl öğrenecek? Öğrendiği uydurukça ile Prof. Kadri Timurtaş’ın eski metinlerini nasıl inceleyecek?

                Divân Edebiyatı’nın temel ders olarak okutulduğu bu fakültede dejenere Türkçesiyle o müzeyyen eserleri nasıl tedkik edecek? Ne anlayacak? Mezuniyetini müteakip kime ne anlatacak?

 

                SEFA KOYUNCU I 1998 – KONYA