BREMEN MIZIKACILARI DURUŞMADA

 

PAZAR MUHABBETİ / BREMEN MIZIKACILARI

 

 

Gazetelerin, bir atçılık ve binicilik kulübünün ahırlarında düzenlenen defileyi yazdıkları günlerdeydi. Emekli Ağır Ceza Reisi Müfit Bey, Katip Hüsnü’nün arzualci dükkanında, o gece gördüğü bir rüyadan söz etti:

-    Tesirinde kaldığım davaların rüyama girdiği çok olur. Ancak böylesine taaccüp ettiğimi hiç hatırlamıyorum.

Hüsnü Bey meraklanmıştı:

- Bir dakika Reisim, kahvelerimizi de söyleyeyim de, seni bir güzel dinleyeyi.

-   Diyafonun düğmesine basarak seslendi:

-   Arzuhalciye iki orta, kallâvi olsun!

    Müfit Bey’in rüyasını dinlemek için sabırsızlanan Hüsnü Bey, ellerini oğuşturarak:

-  Hayrola Reisim, anlat da dinleyelim. Nedir bu acâibine giden rüya?

Müfit Bey, rüyanın tesirinden hâlâ sıyrılmamış olacak ki anlatıp anlatmamak ta tereddüt ediyordu:

-  Gülmek, alaya almak yok ha!

Bu sırada Çaycı Turgut da kahveleri getirmişti.

-  Ha işte kahvelerimiz de geldi. Hele sen anlat. Rüyaya hiç gülünür mü?

Müfit Reis, kahveden bir yudum içtikten sonra anlatmaya başladı:

-  Rüya bu ya! Duruşma salonuna bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz arka arkaya girdi.

Mübaşirin, “Bremen Mızıkacıları, Bremen Mızıkacıları!” diye çağırıp durmasının manasını önce anlıyamamış, şakayla birisine takılıyor sanmıştım. Meğer bu hayvanları salona davet ediyormuş.

Her neyse, dâvâ dilekçeleri okundu ve kendilerine söz verildi. Bremen Mızıkacıları’nın sözcülüğünü yapan Kart Horoz, şöyle anlatmaya başladı:

-          Bizler memleketimizde huzur ve sükûn içerisinde yaşayıp giderken sahiplerimiz tarafından sokağa bırakıldık. Arkadaşım eşek, köpek ve kedi ile birlikte Bremen’de çalgıcılık yapmaya karar verdik. Bremen’e doğru yol alırken rastladığıız bir kulübedeki haydutları kaçırıp kulübeye ve kulübedeki yiyecekleri de ele geirmek için bir plân yaptık.

ŞÖHRETİNİZİ DUYMUŞTUM

            Eşek ön ayaklarını kulübenin penceresine dayadı. Köpek onun sırtına çıktı. Kedi de köpeğin sırtına çıktı. En üste de ben tünedim.

            Sonra hep birlikte çağırmaya vargücümüzle haykırmaya başladık:

-   Aaaaa-iii!

-  Hav! Hav! Hav!

- Miyav! Miyav

- Ü ürü üüüüü!

Orkestramızın bu ilk şarkısını duyan haydutlar neye uğradıklarını şaşırdılar. Yemekleri olduğu gibi bırakıp korku içerisinde kaçtılar. Dört arkadaş onların kaçışını gülerek seyrettik. 

      Haydutlar uzaklaşınca kulübeye girdik. Kalan yemeklerle tıka basa karnımızı doyurduk. Yorgun olduğumuz için hemen uyumaya karar verdik. Tam bu sırada ne görsek beğenirsiniz? Hadutlardan biri karanlıktan faydalanarak yavaşça içeriye girmez mi?

      Keskin gözleri ile haydutu gören kedi miyavlayarak ayağını tırmaladı. Eşek bir çifte attı. Köpek havlayarak haydutu ısırdı. Ben de ayaklarını gagaladım. Haydut bağırarak oradan uzaklaştı.

      Bremen yakınlarındaki bu kulübeyi kendi ihtiyaçlarımıza göre dekore ederek, eşek için yem batması, köpek için yalak, kedi için rahat bir köşe, benim için de bir tünek yaptık.

      İçerisinde çeşitli üniteleri bulunan bu mükemmel ahırda sık sık defile düzenledik. Şarkı söyleyip dans ettik. Günümüzü gün ederek yaşamaya başladık.

      Horoz’un buraya kadar anlattıklarını dikkatle dinledikten sonra dedim ki:

-   Nâmınızı duymuştum. Demek meşhur Bremen Mızıkacıları sizlersiniz. Pekâla şikayetiniz nedir?

Sözcü Kart Horoz, kendisinden bir adım geride duran kedi, köpek ve eşeği süzdükten sonra şöyle konuştu:

-  Bizi aynen taklit ederek ahırda defile düzenleyen gençlerinizden dâvâcıyız. Ahırlarda defile düzenleme hakkı bize aittir. At ahırında çalgı çalarak dans eden gençlerinizin Anadolu köylerine giderek bir de tezekli defile düzenlediklerini işittik!

SÖZCÜ KONUŞSUN

      Horoz’un anlattıkları karşısında ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Çağdaşlık, demokrasi, insan hakları gibi lâflar etmeye kalkmamla birlikte, köpek havlayarak, kedi miyavlayarak, eşek anırarak, horoz ise öterek homurdanmaya başladı. Bir taraftan da hep birlikte tepinerek sözlerimi protesto ettiler.

      Elimdeki tokmağı kürsüye vurarak ortalığı yatıştırmaya çalıştım:

-  Lütfen sakin olun. Hep bir ağızdan değil, sadece sözcü konuşsun!

Horoz iddiasını sürdürmeye devam etti:

-   Ahırlarda ve tezekler arasında defile düzenlemek, üstsüz dolaşmak sadece sadece biz

hayvanlara verilmiş bir imtiyazdı. Gençlerinizin yaptığı çılgınlıklar hayvan haysiyeti ile oynamak ve hayvan taifesini asimile etmektir. Neslimizin hususiyetlerini korumak için sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız!

Şaşkınlıktan nerede ise küçük dilimi yutacaktım:

- Biraz hoşgörülü olun, uyum gösterin, bizler….

Daha sözünü tamamlamadan eşek önde, köpek onun ardında, sonra da kedi ve horoz

peşpeşe dizilerek protestolar arasında salonu terkettiler.

Öylece târihin en garip duruşmalarından birinin ilk celsesi tamamlanamamış, ikinci duruşma için de kesin bir târih tespit edilememişti.

 

TÜRKİYE GAZETESİ , 9 Şubat 1992

 

Dosyalar